SÖZLEŞMELERDEKİ CEZA ŞARTI KAVRAMININ HUKUKİ SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

                              

CEZA ŞARTI NEDİR?

                Ceza şartı, asıl borç olarak nitelendirilen bir borcun hiç ya da gereği gibi yerine getirilmemesi halinde alacaklının borçluya ifa etmekle yükümlü olduğu edim borcu olarak karşımıza çıkar.[1]

                        Borcunu ifa etmeyen veya borca aykırı şekilde ifa eden borçlu alacaklının zararını tazmin etmekle yükümlüdür. Bunun için alacaklı zararını ispat zorundadır. Bu zorluklarla karşılaşmak istemeyen alacaklılar zararı, ispata bağlı olmayan bir yaptırım sözleşme ile borçluya kabul ettirebilirlerse kendilerini daha güvende hissederler. Borçlunun borcunu ihlal etmesi halinde alacaklıya ödemeyi kabul ettiği ceza hususundaki anlaşmaya “ceza koşulu=cezai şart” ve ödenecek cezaya “sözleşme cezası” denilmektedir.[2]

                        Sözleşmelerde ceza koşulu, sözleşme içinde ayrı bir hükümle kararlaştırılabileceği gibi, ayrı bir ek sözleşme ile de kararlaştırılabilir. Ancak asıl sözleşme hangi şekle tabi ise ceza koşulunun da aynı şekle bağlı kalınarak hüküm altına alınması gerekmektedir. Taahhüdün kaynağı hangisi olursa olsun, ceza koşulu bir tür geciktirici koşula bağlı edim borcudur. Ceza koşulu esasen asıl borcun ifasına ilişkin olduğundan, asıl borç ilişkisi var olmadıkça bir anlam taşımaz.

CEZA ŞARTININ ÖZELLİKLERİ

a.Kural Olarak Her Türlü Borç İçin Kararlaştırılabilir:

                Ceza şartı gerek sözleşmeden gerekse sözleşme dışı hukuki işlemlerden kaynaklı geçerli ve ifa edilmemiş her türlü borç için kararlaştırılabilmektedir.

                Ancak bazı kanun hükümleri gereğince istisnai birkaç konuda ceza şartının kararlaştırılması yasaklanmaktadır.

                İlk olarak hukuka ve ahlaka aykırı borçlar için ceza şartı kararlaştırılamaz.

                TBK m. 346 gereğince konut ve çatılı işyerleri kiralarında kira bedelinin zamanında ödenmemesi dolayısıyla ceza  şartı kararlaştırılamaz.

                TBK m. 420 “Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir” hükmü ile yasa koyucu işçiyi korumak için sadece işçi aleyhine getirilecek ceza şartının yasaklamıştır.

                TBK m. 260 ile taksitli satışlarda alıcının peşinatı ödemede temerrüde düşmesi hali için kararlaştırılan ceza koşulu peşin satış bedelinin % 10’unu aşamaz hükmü getirilmiş bu şekilde kararlaştırılabilecek ceza şartı sınırlandırılmıştır.

                Yine TBK m.589 ile de koşula bağlanan asıl borca kefil olanın bu cezadan da sorumlu olacağına dair anlaşmalar hükümsüz sayılmıştır.

 b. Her Türlü Edim Ceza Şartı Olarak Kararlaştırılabilir:

                Taraflar ceza şartını serbestçe belirleyebilirler. Çoğu kez para şeklinde kararlaştırılıyor olsa da, bir şey verme ya da yapma da ceza şartı olarak kararlaştırılabilmektedir.

                Ancak bir hakkı veya yetkiyi kaybetmek ceza koşulu olarak kararlaştırılamaz.

c. Ceza Şartının Fer’i Niteliği:

                TBK m. 182/f.2 “Asıl borç herhangi bir sebeple geçersiz ise veya aksi kararlaştırılmadıkça sonradan borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple imkânsız hâle gelmişse, cezanın ifası istenemez. Ceza koşulunun geçersiz olması veya borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple sonradan imkânsız hâle gelmesi, asıl borcun geçerliliğini etkilemez.”

                Ceza şartından bahsedebilmemiz için ilk olarak asıl borcun varlığı gerekmektedir. Şayet asıl borçtan bağımsız nitelikte ise burada seçimlik borçtan söz etmek mümkündür.

                Asıl borcun geçersiz olması ya da borçlunun kusuru olmaksızın imkansız hale gelmesi durumunda ceza şartı da hükümden düşecektir.

CEZA ŞARTININ TÜRLERİ:         

a.Seçimlik Ceza Şartı:

Seçimlik ceza koşulu asıl borcun ifasıyla birlikte değil de, bu borcun ifasından vazgeçilerek istenebilen ceza koşuludur.

Seçimlik borca çok benzeyen bu durum TBK md. 179/I’de düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, sözleşmenin ifa edilmemesi ya da gereği gibi ifa edilmemesi halinde, aksine bir düzenleme olmadıkça, alacaklı ya ifayı ya da cezayı talep edebilecektir. Ceza koşulu, borcun hiç ifa edilmemesi ya da kötü ifa edilmesi halinde muaccel olunca alacaklı seçimlik yetkiye sahip olacak ve ifa ya da ceza koşulunun yerine getirilmesini seçecektir. Alacaklı buradaki seçim hakkını tek taraflı ve varması gerekli bir irade beyanıyla kullanacaktır. Yenilik doğuran bu beyan borçlunun egemenlik alanına girdiği anda hükümlerini doğuracaktır. Borçlunun ise böyle bir seçim hakkı yoktur.[3]

Burada alacaklı asıl edim yerine cezayı seçme yetkisine sahip olmaktadır. Örnek olarak: Satıcı sattığı malı teslimden kaçınırsa alıcının mal yerine 100 TL ceza isteyebileceği kararlaştırılmışsa, alıcı dilerse malı teslimini dilerse cezayı talep edebilir. Şayet teslim satıcının sorumluluğuna yol açan bir sebeple imkansızlaşmışsa , ancak ceza talep edilebilir. Şayet gerçek zarar cezadan fazlaysa bu fazlayı istemek mümkündür. [4]

b. İfa ile Birlikte İstenebilen Ceza Koşulu:

                TBK m. 179/2’ye göre, ifanın belirlenen zamanda veya belirlenen yerde yapılmaması halinde, alacaklı hem ifayı hem ceza koşulunu birlikte talep edebilir.

                Zamanında  veya yerinde ifa etmeme hali için tayin edilen cezanın ifa ile birlikte istemesi işin niteliğine uygundur. Örnek olarak ; bir inşaat sözleşmesinde müteahhit vadeden itibaren geciktiği her ay için iş sahibine  1.000 TL ödemeyi taahhüt etmişse , durum böyledir. Müteahhit temerrüde düşünce , iş sahibi hem gecikilen her ay için bin TL cezayı hem de inşaatın bitirilmesini isteyebilir.[5]

c. Dönme Cezası:

                Bilindiği üzere hukukumuzda sözleşme bağını tek taraflı olarak ortadan kaldırmak kural olarak mümkün değildir. Fakat taraflar anlaşarak her birine veya sadece bir tarafa belli bir bedel ödemek şartıyla serbestçe sözleşmeden dönme hakkı tanıyabilirler. İşte buna dönme cezası denir. [6]

                Aslında bakacak olursak, her ne kadar dönme cezası da TBK 179’da düzenlenmiş olsa da ceza koşulundan oldukça farklı bir kurum söz konusudur. Şöyle ki ceza şartı ile hedeflenen borçlu borcuna uygun davranmasının sağlanması iken, dönme cezası borçluya borcudan kurtulma imkânı sağlamaktadır. Dönme cezası her iki taraf için de kararlaştırılabilir.

                Burada önemli bir istisna, sözleşmeden dönen tarafın bu hakkının kanundan kaynaklı olmasıdır. Şayet sözleşmeden dönmesine sebep, kanundan doğan bir hak ise dönme cezasını ödemesi gerekmez.

                Yine diğer ceza şartlarından farklı olarak, dönme cezasında hakimin indirim yetkisinin bulunup bulunmadığı noktasında farklı görüşler mevcuttur. Oğuzman  hakimin dönme cezasını indirme yetkisi olmadığı görüşündeyken, Tekinay/Akman aksi görüşü savunmakta, hakimin indirim yetkisi olabileceğini belirtmektedirler.

                Eğer sürekli bir borç ilişkisinden bahsediyorsak, bu durumda dönme cezasının yerini fesih cezası alır. Bu takdirde de kararlaştırılan cezayı ödeyen taraf ileriye dönük olarak bu sözleşmenin yükümlülüklerinden kurtulmuş olur.

                Borçlu sözleşmeden dönebilmek için,  ceza miktarını ödemiş veya ödemeyi teklif etmiş olmalıdır. Sadece dönme bildiriminde bulunmak, sözleşmeden dönmek için yeterli olmayacaktır.

BORÇLUNUN KUSURU VE ALACAKLININ ZARARI:

                Yukarıda detaylı olarak anlatmaya çalıştığımız üzere sözleşmelere eklenen cezai şart alacaklıyı, borçlunun borcunu hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi halinde güvence altına almaktadır. Yasal bir sınırlama olmadığı müddetçe cezai şart bütün sözleşmeler için mümkündür.

                Akdedilen, cezai şart hükmünün bulunduğu bir sözleşmede eğer ifa yerine istenebilen bir cezai şart söz konusu ise, borçlunun kusuru olmadan ifanın imkansızlaşması veya kötü ifa halinde , kararlaştırılan ceza şartı talep edilemeyecektir. İfa ile birlikte istenebilen cezai şartta ise yine borçlunun kusursuz olarak temerrüde düşmesi veya başka yerde ifayı gerçekleştirmesi halinde cezai şart talep edilemeyecektir.

                TBK 112’den farklı olarak borçlunun kusursuz olduğunu kendisinin ispat etmesi gerekmektedir. Zira her türlü kusur cezanın talep edilmesi için yeterlidir. Cezai şartın kusur olmadan da talep edilebileceği taraflar arasında kararlaştırılabilir.

                Cezai şartın talep edilebilmesi için tarafların herhangi bir zarara uğramış olması aranmaz. Ancak alacaklı zararı ceza tutarını aşmadığı müddetçe uğradığı zarar için borçludan ayrıca tazminat talep edemez.

                Tüm bu bahsettiğimiz hususlar dönme cezasında uygulanmaz. Dönme cezasının özelliği, tarafların dönme cezasını ödeyerek başka bir yükümlülük altına girmeksizin, her zaman sözleşmeden dönebilmesidir. Bu sebeple, alacaklının sözleşmeden dönme yüzünden uğradığı zarar, borçlunun ödeyeceği dönme cezası miktarından fazla  bile olsa borçludan bunu talep edemez.

                TBK 182/1 ceza miktarını belirlemede borçluların serbest olduğunu hüküm altına almış olsa da ceza miktarı hakim kararı ile azaltılabilir. Ancak hakim bu yetkisi ile ceza tutarını tümüyle ortadan kaldıramaz.

                Ceza bedelinin ne zaman istenebileceğine dair farklı görüşler mevcuttur. Oğuzman, ceza şartı alacaklıya ödenmiş ise, artık indirim istenemeyeceği görüşündedir. Ancak Tekinay/Akman’ın savunduğu aksi görüş ise cezanın ifadan sonra indirim ve kısmi iade için hakime başvurulabileceğini savunmaktadır.

                Bir diğer istisna ise, ceza miktarı ne kadar aşırı olursa olsun, tacirin ticari nitelikteki işlemlerinden doğan borçları için kararlaştırılan sözleşme cezasında hakim indirim yapamayacaktır.

SONUÇ:

                Hepimiz günlük hayatımızda alacaklı ya da borçlu olarak bir sözleşmenin tarafı olmuşuzdur. Sözleşmenin konusu her ne olursa olsun –birtakım istisnalar hariç olmak üzere- borcun gereği gibi veya hiç ifa edilmemesi riski karşısında, alacaklının borçluya karşı başvurabileceği ve yaptırım gücü olan bir hükümle, sözleşmeye ceza koşulu koyulması mümkündür. Kararlaştırılan ceza koşulu  genellikle bir para borcu olsa da, kamu düzenine, kanunun emredici hükümlerine ve ahlaka aykırı olmadığı müddetçe her türlü edim ceza koşulu olabilir. Yine ceza koşulu kararlaştırılırken dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta, cezai hükmün sözleşmenin şekline bağlı kalınarak koyulmuş olmasıdır. Ceza koşulu sözleşmede bir hükümle belirlenebileceği gibi asıl sözleşmeye bağlı ek bir sözleşmeyle de kararlaştırılabilir. Örneğin noterde düzenleme şeklinde akdedilen bir asıl sözleşmeye, ek sözleşmeyle ceza koşulu getirilecekse, bu ek sözleşmenin de yine noterde düzenleme şeklinde yapılması gerekir.

                Daha önce de bahsettiğimiz gibi, taraflar ceza koşulunu belirlemede her ne kadar serbest olsalar da mevcut ceza şartının indirilmesi noktasında hakime başvurulabilir. Hakimin bu konuda takdir yetkisi mevcuttur. Ancak ceza şartının indirilmesine yönelik hakime ne zaman başvurulacağı      -başvurulamayacağı- noktasında doktrinde farklı görüşler mevcuttur. Baskın olan görüş ceza şartının ifa edildikten sonra indiriminin talep edilemeyeceği yönünde olsa da , ifadan sonra da indirimin talep edilebileceğini savunanlar da mevcuttur.

                Ceza şartının temel amacı alacaklıyı güvence altına almak ve zararını ispat külfetinden kurtarmak olsa da, her borç ilişkisinde alacaklıya böylesi bir yetki vermek doğru olmayabilir. Bunlar genellikle tarafların, sözleşmenin en başında eşit olmadığı, bir tarafın baskın şekilde güçlü olduğu sözleşmelerdir. Bunlara işçi-işveren ilişkisinin mevcut olduğu iş sözleşmeleri ile kiracı-kiraya verenin arasında gerçekleşen kira sözleşmeleri örnek gösterilebilir.

                İş sözleşmelerinde cezai şart hükmünün koyulamayacağı noktasında bir kanun hükmü bulunmamakla birlikte, bu konuda iş hukukunun genel ilkeleri ile Yargıtay kararlarından yola çıkarak bir yorumda bulunmak mümkündür. Yargıtay bu noktada, karşılıklı olmasını temel ölçüt olarak kabul etmektedir. Eğer bir cezai şart kararlaştırılacaksa her iki taraf için de dengeli olarak kararlaştırılmış olmalıdır. Bir diğer ölçüt ise ancak belirli süreli iş sözleşmelerinde kararlaştırılabileceğidir. İşveren genellikle nitelikli işçilerle yapacağı sözleşmelerde veya işçiye verilecek eğitimler hususunda cezai şarta başvurmaktadır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 06.12.2002 tarih, 2002/9301 esas sayılı kararında işverenin ancak ispatlayabildiği eğitim harcamalarını talep edebileceğini söylemiştir.

                Bir diğer sınırlama ise konut ve çatılı işyeri kira sözleşmelerine getirilmiştir. TBK m.346 kiracıya kira bedeli ve yan giderleri dışında başka bir yükümlülük getirilemeyeceğini söylemektedir. Özellikle kira borcunun zamanında ödenmemesi halinde ceza şartı ödeneceği ya da diğer aylara ilişkin kira borcunun da istenebileceğine yönelik ceza şartı koyulamaz. TBK m. 346, 1 Temmuz 2020 itibariyle kiracısının tacir ve tüzel kişi olduğu kira sözleşmelerinde de uygulamaya koyulmuştur.

                Sözleşmelerde cezai şart alacaklı ve borçlular için hem kolaylıkları hem yükümlülükleri bir arada getirmektedir. Bu noktada hakimin takdir yetkisi önem kazanmaktadır.

KAYNAKÇA:

  1. Prof. Dr. Erol CANSEL ,Prof. Dr. Çağlar ÖZEL “TÜRK BORÇLAR HUKUKUNDA CEZA KOŞULU”
  2. Prof. Dr. Kemal OĞUZMAN .Prof. Dr. M.Turgut Öz “BORÇLAR HUKUKU GENEL HÜKÜMLER”
  3. Dr. Didem BAŞAR, “İFAYA EKLENEN CEZAİ ŞART” Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu Dicle Adalet Dergisi, Cilt:2, Sayı: 4, Yıl 2018
  4. http://www.sahin.law/yayinlarimiz/cezai-sart
  5. Av.Esra Melis İstikbal ,http://www.ozgunlaw.com/tr-TR/HDetay/tacirler-arasi-sozlesmelerde-cezai-sart-543.html

[1] CANSEL/ÖZEL, Türk Borçlar Hukukunda Ceza Koşulu

[2] OĞUZMAN/ÖZ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler

[3] CANSEL/ÖZEL, Türk Borçlar Hukukunda Ceza Koşulu

[4] ÖZ/OĞUZMAN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler

[5] OĞUZMAN/ÖZ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler

[6] OĞUZMAN/ÖZ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler

About the author: admin