İstanbul Sözleşmesi Hazırlayan: Stj. Av. Mısra Sarıca

ISTANBUL SÖZLESMESI
GIRIS
Istanbul Sözlesmesi ya da tam adıyla Kadınlara Yönelik Siddet ve Aile Içi Siddetin Önlenmesi ve
Bunlarla Mücadeleye Iliskin Avrupa Konseyi Sözlesmesidir. Istanbul Sözlesmesi, kadına ve çocuga
yönelik siddetin önlenmesi ve bu alanda uluslararası standartların belirlenmesi amacıyla hazırlanan
önemli bir hukuki belgedir. Sözlesme, Avrupa Konseyi tarafından desteklenmektedir ve taraf devletleri
hukukî olarak baglar. Sözlesmenin bes temel ilkesi; kadına yönelik her türlü siddetin ve ev içi siddetin
önlenmesi, siddet magdurlarının korunması, suçların kovusturulması, suçluların cezalandırılması ve
kadına karsı siddet ile mücadele alanında bütüncül, es güdümlü ve etkili isbirligi içeren politikaların
hayata geçirilmesidir. Kadına karsı siddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan,
baglayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir.
IÇERIGI
Istanbul Sözlesmesi, imzacı devletlere, toplumsal cinsiyet esitligi ekseninde kapsayıcı hüviyette
politikalar üretip uygulaması, bunu saglamak adına daha fazla ekonomik kaynak tesis edilmesi, kadına
yönelik siddetin boyutu hakkında istatistik verilerinin toplanması ve kamuoyu ile paylasılması, siddeti
önleyecek toplumsal zihniyet degisikliginin yaratılması sorumlulugunu yüklemektedir. Bu
yükümlülükteki temel beklenti ve kosul bunun hiçbir sekilde ayrım yapılmadan tesis edilmesi
yönündedir. Bu kapsamda taraf devletler siddeti önlemek için farkındalık yaratmalı, sivil toplum
kurulusları ve ilgili kurumlarla isbirligi yapmalıdırlar (Madde 13-8). Ayrıca egitim (Madde 14), uzman
kadroların kurulması (Madde 15), önleyici müdahale ve tedavi süreçleri (Madde 16), özel sektör ve
medyanın dahli (Madde 17), magdur kisilerin hukuki yardım alma hakkı (Madde 57) ve izleme kurulu
(Madde 66) mekanizmalarının saglanması taraf devletlerin sorumlulugu altındadır.
Sözlesme agırlıkla kadına yönelik siddeti önleme amacı gütse de Madde 2’de belirtildigi üzere hane
halkının tüm üyelerini kapsamaktadır. Buna göre Sözlesme sadece kadınlara yönelik degildir, çocuklara
karsı siddet ve çocuk istismarının önlenmesini de amaçlamaktadır. 26. Madde bu kapsamda belirlenmistir
ve maddeye göre taraf devletler siddet magduru olan çocukların haklarını korumalı ve yasanan menfi
duruma karsı yasal düzenlemeler ile psiko-sosyal danısmanlık hizmetleri saglamalı, önleyici ve koruyucu
tedbirler almalıdır. 37. Madde ise çocuk yasta evliligin ve zorla evlendirmelerin suç sayılması için yasal
dayanaklar olusturulması yükümlülügünü belirtmektedir.
12 bölüme ayrılmıs, 80 maddeden olusan Sözlesme genel olarak Önleme, Koruma,
Yargılama/Kovusturma ve Bütüncül Politikalar/Destek Politikaları ilkelerini savunmaktadır.
SÖZLESMENIN ÖNEMI, AMAÇLARI VE KAPSAMI
Istanbul Sözlesmesi, kadına yönelik siddetin her türlüsünün önlenmesini, magdurların korunmasını,
faillerin cezalandırılmasını ve magdurlara destek saglanmasını hedeflemektedir. Istanbul Sözlesmesinin
asıl amacı kadınları ve çocukları her türlü siddetten korumak, siddeti önlemek ve ortadan kaldırmaktır
(m.1/a). Bu siddeti önlemede anahtar unsur ise, kadınlar ve erkekler arasındaki fiili esitligin
gerçeklestirilmesidir. Sözlesmeyle kadınlara yönelik her türlü ayrımcılıgın da ortadan kaldırılmasına
katkıda bulunmak ve kadınların güçlendirilmesiyle temel esitligi saglamak hedeflenir (m.1/b). Bu itibarla
kadınlara yönelik siddet ve aile içi siddet magdurlarının korunması, yardım edilmesi için kapsamlı bir
yaklasıma ihtiyaç vardır (m.1/c) Ne var ki, siddet biçimleri magdurları üzerinde yıkıcı sonuçlar
dogurabilir. O halde, söz konusu yaklasım magdurlara daha fazla güvenlik saglamak ve fiziksel,
psikolojik saglıklarını yeniden kazandırmak için degil, aynı zamanda onlara hayatlarını yeniden
kurmaları bakımından kapsamlı bir çerçeve tasarımı için gereklidir. Bu nedenle Sözlesmede insan hakları
temelli bir yaklasım üzerinde yogunlasılmakta ve taraf devletler uluslararası is birligine tesvik
edilmektedir (m.1/d).
Siddeti ortadan kaldırmak, entegre bir yaklasımın parçası olarak kapsamlı, çok daireli bir is birligini
gerektirir. Baska bir ifadeyle ilgili kuruluslara ve kolluk kuvvetlerine maddi yardım ve meslek içi egitim
vb. bilgilendirici seminerler ve yasal düzenlemelerle destek saglanması gerekmektedir. Siddetin
önlenmesi ve siddetle mücadele için bu yaklasımın saglanması Sözlesmenin nihai amacı olarak
belirtilmektedir (m 1/e). Bu amaçların yerine getirilmesi bakımından ise, devletleri izleyen bir
mekanizmanın kurulması gerektiginin altı çizilmektedir (m. 1/2).
Magdurları korumak ve desteklemek için tüm önlemlerin alınabilmesi, kadına yönelik siddet ve aile içi
siddetin ayrı incelenmesinin yanı sıra bunlara toplumsal bir cinsiyet anlayısı ile yaklasılmasını gerektirir.
Toplumsal cinsiyet, kadınlar ve erkekler için toplum tarafından uygun görülen ve sosyal olarak insa
edilen roller, davranıslar, eylemler ve nitelikleri ifade eder (m. 3/c). Kadınlara yönelik toplumsal
cinsiyete dayalı siddet ise Sözlesmede, kadınlara kadın olmasından dolayı uygulanan ve kadınları
orantısız biçimde etkileyen siddet olarak tanımlanmaktadır (m. 3/d). Maddede orantısız biçimde
etkilenmekten bahsedilir. Burada kastedilen magdura uygulanan orantısız siddet degil, siddet olayından
orantısız biçimde etkilenmedir. Örnegin yaralanmalar, ölüm vb. sonuçların ortaya çıkması etkilenmenin
orantısızlıgına isaret edebilir.
TARIHÇE VE TARTISMALAR
1 Mayıs 2011
Istanbul’da gerçeklestirilen 121’inci Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısında kabul edilerek
imzaya açıldı. Kısaca Istanbul Sözlesmesi olarak adlandırılmasının sebebi de, sözlesmenin Istanbul’da
imzaya açılmıs olması. Imzaya açıldıgı gün sözlesmeyi imzalayan Türkiye, Istanbul Sözlesmesi’ni
imzalayan ilk devlet oldu.
4 Kasım 2011
Türkiye sözlesmeyi parlamentosunda onaylayan ilk ülke oldu.
8 Mart 2012
Büyük ölçüde Istanbul Sözlesmesi’nin hükümlerini temel alan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına
Karsı Siddetin Önlenmesine Dair Kanun, oy birligiyle TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Kanun, 20
Mart 2012 tarihinde yürürlüge girdi.
1 Agustos 2014
Istanbul Sözlesmesi yürürlüge girdi.
5 Mayıs 2015
Istanbul Sözlesmesi’nin izlenmesi ve denetlenmesinden sorumlu bagımsız uzmanlar komitesi
GREVIO’nun (Kadınlara Yönelik Siddet ve Ev Içi Siddete Karsı Uzman Eylem Grubu) 4 sene görev
yapacak ilk 10 üyesi belirlendi. Istanbul Sözlesmesi Türkiye Izleme Platformu’nun adayı olan Feride
Acar bu 10 üyeden biri olarak seçildi.
3 Temmuz 2017
2017 yazında Istanbul Sözlesmesi kapsamındaki ilk degerlendirme sürecine giren Türkiye, devlet
raporunu GREVIO’ya sundu.
2 Kasım 2017
GREVIO Heyeti, Türkiye’nin degerlendirme süreci kapsamında, Istanbul Sözlesmesi Türkiye Izleme
Platformu’yla Istanbul’da bir görüsme gerçeklestirdi.
15 Ekim 2018
Devlet raporu, gölge raporlar ve hem devlet hem sivil toplum temsilcileriyle gerçeklestirilen
görüsmelerin incelenmesinin ardından GREVIO, Türkiye’ye dair ilk degerlendirme raporunu yayınladı.
1 Haziran 2019
Basına kapalı olarak gerçeklestirilen bir toplantıda Cumhurbaskanı Erdogan “Istanbul Sözlesmesi nas
degildir. Bizim için ölçü degil.” dedi. Bu dönemde kadın hakları karsıtı grupların Istanbul Sözlesmesi’ne
yönelik saldırıları artarak devam etti.
2020
Yaz aylarında hükümetin Istanbul Sözlesmesi’ne yönelik saldırıları yogunlastı. Temmuz basında AKP
Genel Baskanvekili Numan Kurtulmus’un, Türkiye’nin Istanbul Sözlesmesi’nden imzasını
çekebilecegine dair açıklaması ve bunu izleyen tartısmalarla, sözlesme ülkedeki önemli gündem
baslıklarından biri haline geldi.
Kadın örgütleri ve feministler tarafından sözlesmeyi savunan ve konuyla ilgili farkındalıgı arttırmaya
yönelik kampanyalar örgütlendi.
Hem basında hem sosyal medyada sözlesme ve sözlesmeden çekilme ihtimali genis yer buldu. Kamuoyu,

IstanbulSözlesmesiYasatır, #IstanbulSözlesmesindenVazgeçmiyoruz, #IstanbulSözlesmesiniUygula

gibi etiketlerle, sözlesmeye yönelik saldırılara karsı sosyal medya üzerinden büyük tepki gösterdi. Bunun
yanı sıra, Türkiye’nin birçok yerinde kalabalık sokak eylemleri gerçeklestirildi.
20 Mart 2021
Resmi Gazete’de Türkiye’nin Istanbul Sözlesmesi’nden çekilmesine dair Cumhurbaskanlıgı Kararnamesi
yayınlandı.
ISTANBUL SÖZLESMESININ FESHININ HUKUKILIGI TARTISMASI
20.03.2021 tarihli ve 31429 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 3718 sayılı Cumhurbaskanı Kararında;
“Türkiye Cumhuriyeti adına 11.05.2011 tarihinde imzalanan ve 10.02.2012 tarihli ve 2012/2186 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan ‘Kadına Yönelik Siddet ve Aile Içi Siddetin Önlenmesi ve Bunlarla
Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözlesmesi’nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine, 9
sayılı Cumhurbaskanlıgı Kararnamesinin 3. maddesi geregince karar verilmistir”.
Istanbul Sözlesmesi; “Milletlerarası andlasmaları uygun bulma” baslıklı Anayasa m.90’nın birinci ve
besinci fıkraları uyarınca, 6251 sayılı Kanunla onaylanıp uygun bulundugundan, bu Sözlesme ve
Kanunla ilgili tasarruf yetkisi TBMM’ye ait olup, Anayasa m.104/17 uyarınca da bu konuda
Cumhurbaskanının yetkisi sınırlandırılmıstır.
9 sayılı Cumhurbaskanlıgı Kararnamesi’nin “Onaylama” baslıklı 3. maddesi uyarınca;
“(1) Milletlerarası andlasmaların onaylanması, bunların feshini ihbar etmemek suretiyle yürürlük
süresini uzatma, Türkiye Cumhuriyetini baglayan bir milletlerarası andlasmanın belli hükümlerinin
yürürlüge konulması için gerekli bildirileri yapma, milletlerarası andlasmaların uygulama alanının
degistigini tespit etme, bunların hükümlerinin uygulanmasını durdurma ve bunları sona erdirme,
Cumhurbaskanı kararı ile olur.
(2) Onaylama konusu olan milletlerarası andlasmanın Türkçe metni ile andlasmada muteber oldugu
belirtilen dil veya dillerden biri ile yazılmıs metni, onaylamaya iliskin Cumhurbaskanı kararma ekli
olarak Resmi Gazete’de yayımlanır.
(3) Bir milletlerarası andlasmanın veya Türkiye Cumhuriyetini baglayan bir milletlerarası andlasmanın
belli hükümlerinin Türkiye Cumhuriyeti bakımından yürürlüge girdigi, bir milletlerarası andlasmanın
uygulama alanının degistigi, uygulanmasının durduruldugu ve sona erdigi tarihler; Cumhurbaskanı
kararı ile tespit olunarak Resmi Gazete’de yayımlanır. Bir milletlerarası andlasma, yürürlük tarihinin
tespitine dair Cumhurbaskanı kararında belirtilen yürürlüge giris tarihinde kanun hükmünü kazanır”.
Kararnamenin 3. maddesinde; Cumhurbaskanına, uluslararası sözlesmeleri fesih yetkisi tanındıgı
görülmekte, 20.03.2021 tarihli ve 31429 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 3718 sayılı Cumhurbaskanı
Kararında 9 sayılı Cumhurbaskanlıgı Kararnamesi’nin dayanak alındıgı görülmektedir.
Bununla birlikte;
Cumhurbaskanlıgı kararnamelerinin sınırı vardır ve bu sınır, Anayasanın “Milletlerarası andlasmaları
uygun bulma” baslıklı 90. maddesinin birinci ve besinci fıkraları çerçevesinde belirlenmelidir.
Anayasa m.90 uyarınca; “(1) Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası
kuruluslarla yapılacak andlasmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir
kanunla uygun bulmasına baglıdır.
(2) Ekonomik, ticari veya teknik iliskileri düzenleyen ve süresi bir yılı asmayan andlasmalar, Devlet
Maliyesi bakımından bir yüklenme getirmemek, kisi hallerine ve Türklerin yabancı memleketlerdeki
mülkiyet haklarına dokunmamak sartıyla, yayımlanma ile yürürlüge konabilir. Bu takdirde bu
andlasmalar, yayımlarından baslayarak iki ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulur.
(3) Milletlerarası bir andlasmaya dayanan uygulama andlasmaları ile kanunun verdigi yetkiye
dayanılarak yapılan ekonomik, ticari, teknik veya idari andlasmaların Türkiye Büyük Millet Meclisince
uygun bulunması zorunlugu yoktur; ancak, bu fıkraya göre yapılan ekonomik, ticari veya özel kisilerin
haklarını ilgilendiren andlasmalar, yayımlanmadan yürürlüge konulamaz.
(4) Türk kanunlarına degisiklik getiren her türlü andlasmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü
uygulanır.
(5) Usulüne göre yürürlüge konulmus Milletlerarası andlasmalar kanun hükmündedir. Bunlar
hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine basvurulamaz. Usulüne göre
yürürlüge konulmus temel hak ve özgürlüklere iliskin milletlerarası andlasmalarla kanunların aynı
konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyusmazlıklarda milletlerarası andlasma
hükümleri esas alınır”.
Cumhurbaskanlıgı kararnamelerini tanımlayan Anayasa m.104/17 uyarınca; “Cumhurbaskanı, yürütme
yetkisine iliskin konularda Cumhurbaskanlıgı kararnamesi çıkarabilir. Anayasanın ikinci kısmının birinci
ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kisi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan
siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaskanlıgı kararnamesiyle düzenlenemez. Anayasada münhasıran
kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaskanlıgı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda
açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaskanlıgı kararnamesi çıkarılamaz. Cumhurbaskanlıgı
kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaskanlıgı kararnamesi
hükümsüz hale gelir”.
Istanbul Sözlesmesi; Anayasanın 90. maddesinin birinci ve besinci fıkralarına uygun olarak yürürlügü
koyuldugundan ve Sözlesmenin onaylandıgı 6251 sayılı Kanun hala yürürlükte oldugundan, 9 sayılı
Cumhurbaskanlıgı Kararnamesi’nin 3. maddesi dayanak alınarak Cumhurbaskanı Kararı ile yapılan
Sözlesme feshinin iç hukukta karsılıgının olmadıgı görülmektedir.
Cumhurbaskanı, yürütme yetkisine iliskin konularda Cumhurbaskanlıgı kararnamesi çıkarabilir. Anayasa
m.104/17’de ve m.90/1’de; milletlerarası andlasmaların onaylanmasının uygun bulunması, TBMM’nin
çıkaracagı kanunlarla mümkün kılınmıs olup, bu konuda yürütmenin yetkisi bulunmamaktadır. Anayasa
m.90’nın ikinci ve üçüncü fıkralarında, istisnai olarak TBMM’nin yetkisi dısında bırakılan uluslararası
sözlesmeler sayılmıstır ki, bunların arasında temel hak ve hürriyetleri ilgilendiren sözlesmeler
sayılmamıstır. Istanbul Sözlesmesi; Anayasa m.90/2-3’ün dısında kalan ve m.104/17’de
Cumhurbaskanlıgı kararnamesine konu edilemeyecek bir uluslararası sözlesme niteligine sahiptir. Bu
nedenle; Istanbul Sözlesmesinin, Cumhurbaskanı Kararı ile feshedilmesi Idare Hukuku açısından
fonksiyon gasbı olarak degerlendirebileceginden, bu islem yetki unsuru yönünden sakat gözükmektedir.
Açıklanan sebeplerle; Istanbul Sözlesmesinin feshi Anayasaya aykırı oldugundan, Sözlesmenin feshini
öngören Cumhurbaskanı Kararına karsı 2575 sayılı Danıstay Kanunu’nun 24. maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendi uyarınca, yürütmenin durdurulması talepli olarak Danıstay’da iptal davası açılabilir.
Uluslararası Hukukta “ahde vefa” ilkesi de gözetilmelidir. Bu sebeple; 2011 yılında Istanbul
Sözlesmesini ilk imzalayan ve 2012 yılında da TBMM tarafından onaylayan Türkiye Cumhuriyeti
Devleti, Sözlesmeye baglı kalmaya ve Sözlesmenin tümünden veya bir kısmından çekilecekse, bunu
içeride ve dısarıda tartısmak suretiyle usulüne uygun yapmalıdır.
DEGERLENDIRME VE SONUÇ
Istanbul Sözlesmesi, kadına yönelik siddetin önlenmesi ve kadınların insan haklarının korunması
amacıyla uluslararası alanda önemli bir adımı temsil etmektedir. Türkiye gibi sözlesmeyi onaylayan
ülkelerde, sözlesmenin etkin bir sekilde uygulanması ve kadınların güçlendirilmesi için çalısmaların
sürdürülmesi gerekmektedir. Toplumsal cinsiyet esitligi ve kadın hakları konusundaki bilinci artırmak,
sözlesmenin amaçlarına ulasılmasında önemli bir adımdır.
Istanbul Sözlesmesi, kadına yönelik siddetin sadece bir bireysel sorun olmaktan çıkıp, toplumsal bir
mesele olarak ele alınmasını saglamaktadır. Bu nedenle sözlesmenin etkin bir sekilde uygulanması ve
desteklenmesi, kadınların yasamlarını güvence altına almak ve toplumsal cinsiyet esitligi idealine daha
da yaklasmak için kritik bir öneme sahiptir.
Ayrıca yukarıda Istanbul Sözlesmesinin feshinin hukukiligi tartısması baslıgı altında incelemis
oldugumuz gibi yapılan bu feshin iç hukukumuzda bir karsılıgı olmadıgı görülmektedir. Istanbul
Sözlesmesi; “Milletlerarası andlasmaları uygun bulma” baslıklı Anayasa m.90’nın birinci ve besinci
fıkraları uyarınca, 6251 sayılı Kanunla onaylanıp uygun bulundugundan, bu Sözlesme ve Kanunla ilgili
tasarruf yetkisi TBMM’ye ait olup, Anayasa m.104/17 uyarınca da bu konuda Cumhurbaskanının yetkisi
sınırlandırılmıstır. Tüm bu sebeplerle cumhurbaskanlıgı kararnamesi ile sözlesmeden çekilme açıkça
hukuka aykırı bir eylemdir. Bu nedenlerle sözlesmenin etkin bir sekilde uygulanmaya devam etmesi
gerektigi kanaatindeyiz.
Sonuç olarak, Istanbul Sözlesmesi sadece bir hukuki metin olmanın da ötesinde, kadınların yasam
standartlarını yükseltmek, toplumsal cinsiyet esitligini güçlendirmek ve kadına ve çocuga yönelik siddeti
ortadan kaldırmak için küresel bir çabanın parçasıdır. Bu çabaların devam etmesi ve kadınların hakları
konusunda toplumsal bilincin artması, Istanbul Sözlesmesi’nin amaçlarına ulasılmasında kritik bir rol
oynayacaktır.
Ve son olarak unutulmamalıdır ki “Insan hakları kadın haklarıdır ve kadın hakları insan haklarıdır.”
STJ. AV. MISRA SARICA
KAYNAKÇA
https://istanbulsozlesmesi.org/
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2166656
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0stanbul_S%C3%B6zle%C5%9Fmesi#:~:text=20%20Mart%
202021%20tarihinde%20Resm%C3%AE,T%C3%BCrkiye%20bak%C4%B1m%C4%B1ndan%
20bozulmas%C4%B1na%20karar%20verildi
https://sen.av.tr/tr/makale/istanbul-sozlesmesinin-feshinin-hukukiligi-tartismasi

About the author: admin